* Kıskançlık hasta eder mi?
Eğer sürekli olursa, evet. Kıskanç insan o zaman bir çeşit tünel bakışı edinir: Sadece karşısındakinin elde ettiği olumlu kazanımları görür ve bunlara genellikle fedakârlık ve gayretle ulaşıldığını reddeder. Bu arada kendisinin hiç çaba göstermediğini de yok sayar. Bastırılmış öfke, hayatına hükmetmeye başlayan bir duyguya dönüşünce kendisine sunulan fırsatları göremez hale gelir. Kendini sinsice zehirlemek olarak da nitelenebilir bu durum.
* Kıskançlığın sık rastlanan nedenleri nelerdir?
Her şey kıskanılabilir: Para, statü sembolleri, güzellik, hatta tamamen tesadüfler sonucu oluşan mutlu olaylar bile. Ama yavaş koşan birinin kıskandığı kişi, sıra dışı hızlı bir sporcu değildir. Maaşlı çalışan birinin yeryüzündeki adalete kuşkuyla bakmasına neden olan da bir mütimilyarder değildir. Onu kışkırtan kişi, biraz daha gayretli olan karşı dairesindeki komşu ya da kendisinden biraz daha fazla kazanan meslektaşıdır. Ve genelinde hiç tanımadığı kişileri değil, daha çok dostlarını kıskanır. Ama tüm bu kıskançlık nedenleri sorunun sadece bir yüzünü oluşturur. Temelde kıskanç insan bir başkasını sahip olduğu şeylerden aldığı hazdan dolayı kıskanır.
* Demek ki sorun somut farklılıklardan kaynaklanmıyor?..
Aynen öyle. Bir örnek verelim: Bir davette karşılaşan iki kadın düşünün. İkisinin de üstünde aynı model elbise var: Ve ikisi de birbirini kıskanır! Her biri de diğeri için elbisenin ona daha çok yakıştığını ve bu nedenle daha büyük bir tatmin duyduğunu düşünür. Bu da işin prensibini gösterir: Kıskançlık gerçekte insanın bir başkası için varsaydığı fiziksel durumlardan kaynaklanan bir duygudur. Eğer herkes her şeye eşit miktarda sahip olsaydı, dünya üstünde kıskançlık yine de yok olmazdı.
* Kıskanma eğilimi daha fazla olan insanlar var mıdır?
Bu pek araştırılmadı. Ama karşımıza sıkça çıkan bir örnek var: Kıskanç insanlar hayat hikâyelerini anlatırken düşlerini gerçekleştiremedikleri ortaya çıkar. Genellikle istedikleri mesleği seçememişlerdir. Dolayısıyla da güçlü yönlerini ve gerçek yeteneklerini sergileyemedikleri alanlarda çalışmak zorunda olduklarını düşünürler.
Evliliginizi Kiskançliga Feda Etmeyin
Prof. Dattillio, ‘sonradan öğrenilen bir şey' olarak nitelendirdiği kıskançlığın bir hastalık değil ama bir bozukluk olduğunu, kişilerin güvensizlikleri nedeniyle olaylarla başedemedikleri zaman kullandıkları bir savunma mekanizması olduğunu belirtti.
Kıskançlığın temelinde özgüven eksikliği ve yetersizlik düşüncesinin yattığını, dışlanmışlık duygusunun da bunu tetiklediğini anlatan Prof. Dattillio, herkesin hayatının bir döneminde bu tür duygular yaşadığına işaret etti.Prof. Dr. Dattillio, “Ancak bu düşünceler evlilik ve ilişkilerde kıskançlığa neden olan temel faktördür” dedi. Kıskançlığın genel olarak evliliklerin ilk birkaç yılında görüldüğüne değinen Prof. Dattillio, şöyle konuştu:
“Evliliklerin yüzde 50'sinde farklı şekillerde kıskançlık görülüyor. Kıskançlığın görüldüğü evliliklerin yüzde 10'unda, aşırı kıskançlık nedeniyle şiddete başvuruluyor. ABD'de kadın ve erkeklerde görülme oranı eşit ve aşırı kıskançlık genellikle evlilikleri bitiriyor.” Prof. Dattillio, kıskançlığın temelinde yatan özgüven eksikliği ve yetersizlik düşüncesinin uzun sürede kişiyi depresyona sürüklediğini de vurguladı.
BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ
Herkeste bir parça kıskançlık olduğunu, ancak dozu arttıkça bozukluğun ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Dattillio,”Eğer normalde yapmadığınız şeyleri yapıyorsanız, kıskançlıktan söz ediyoruz demektir”